9 Eylül 2011 Cuma

Moda bizi gözetliyor(mbg evi)

Belki şu yazıyı okuyan herkes modayı çok yakından takip ediyor olabilir,ancak bazılarınızın yoğun iş günleri içerisinde zaman bulup yeni sezonu inceleme vaktini bulamadığınızı biliyorum.Son zamanlarda bu gözüme pek de önemli değilmiş gibi gelmeye başladı.Siz ister sevin ister sevmeyin veya vakit bulun vakit bulamayın moda sizi takip ediyor zaten.Nasıl mı?Çok basit.Diyelim Zara'ya girdiniz.Bu sezon ilk gördükleriniz ne?Yakut,safir,zümrüt rengi incecik bluzlar,kocaman örgü hırkalar,ispanyol paça hardal rengi pantolonlar,rengarenk terençkotlar ceketler pançolar,kısacık ama desenli etekler,yarı transparan gömlekler.Evet,gördükleriniz bunlarla sınırlı kalacak.Şimdi herhangi bir dergiyi açın.Ve evet gerçek karşınızda mağazada gördüğünüz şeyler veya çok benzerleri.Bu bazıları için iyi olabilir ama ben öyle düşünmüyorum.Herkese transparan yakışmaz,veya herkes mini etek giymek istemez.Bazen modayı değil kendine yakışanı düşünmelidir insan.Tasarımcılar da bunu anlamalı bence.Bir şey moda diye sizde güzel durmaz.İster beş lira ister on milyar verin kimse sizi ve kendi zevkinizi değiştiremez.Yani diyeceğim şu ki,her zaman olmasa bile bari bu sezon kendiniz kendinize karar verin.Ve unutmayın moda size en çok yakışandır.

4 Eylül 2011 Pazar

Dergi çılgınlığı

Evet,dergiler harika şeyler.Onlara bende aşığım.Ancak,her ay yenilerinin türemesinden de rahatsız değil değilim şimdi.D&R'a her gidişimde elimde üç torba dergiyle eve geri dönmek ve ertesi gün yaşanan kol ağrısı da pek hoş değil doğrusu.Örneğin her ay vogue,all,süper,elle,elele,instyle,bazaar alırım.Bunların hepsini alamadığımda ise gözüm hep raflarda kalır.Hepsini neden aldığımı bende bilmiyorum,belki içlerindeki harika tasarımlardan belki  dergi kapağında yazan 1930 yeni kıyafet önerisi yazısından belki de ünlü bir designerın röpörtajı olduğundan.Kim bilir belki de hepsidir.Ama şu bir gerçek ki ben ve dergilerim ayrı düşünülemez,ben onları üç ay sonra bile atmaya kıyamıyorum ama yer açılsın diye mecbur kalıyorum tabii.Bir dergiyi üç kez okurum.Birinde sadece göz gezdiririm,ikincisinde fotoğraflara ,üçüncüsünde yazılara bakarım ve belki beğendiğim çantanın markasını bir kenara karalarım.Bu dergiler bağımlılık yapıyor galiba.Yarısının reklam olduğunu ve genellikle almak istediğinde dergide duran şeyin gerçek hayatta durduğu gibi durmadığını sayarsak.Yani yazıyı sonuca şöyle bağlayabilirim.Dergiler;dost mu düşman mı?

3 Eylül 2011 Cumartesi

Sonbahar bunalımı hepimizi vurdu

Yaz bitti,sonbahara girmek üzereyiz.Herkes de olduğu gibi bende de bir sonbahar öncesi bunalım devri başladı.Ne yapsak ne etsek diye düşünürken,bir baktım yine alışverişteyim.Mümkünatı yok vazgeçemiyorum zaten.Son zamanlarda etrafımdan bağımlı olduğuma dair şikayetler bile almaya başladım :)Ama şimdiden siz okurlara söyleyeyim bunlar asılsızdır ve gerçeği yansıtmamaktadır.İstediğimde bırakırım,ama bugün olmaz belki pazartesi...Sonbaharın karamsarlığından kurtulmak için burberry'nin trençkotlarına bakmak yeter de artar.İnsanı hayran bırakan bu çeşitlilik gerçekten bakılmaya değer.Açık maviden,bej klasik trençkotlara,önü düğmeliden arkası kemerliye kadar her çeşidini bulmak mümkün.Alamasak da,paramız yetmese de o trençkotlar bizim trençkotlarımızdır diye devam edeceğim.Onun dışında bu sezon yaklaşık her markanın yaptığı ilginç şapkalara ba-yıl-dım.Bir kez daha 2.000 lira olan  şapkaya onu çok sevdiğimi ancak değil yakın zamanda ömür boyu kavuşamayacığımızı söylemek istiyorum.Bu sezon için alacaklarım güzel,rahat ve parlak renkli bir loafer,trençkot,kısa çizme ve uzun kolyeler.Ayrıca üstte bol giyinmeyi sevdiğim için vakkoramaya bir uğramayı planlıyorum.Geçen gittiğimde beğendiğim ama cesaret edemediğim bol üstü bu sefer alacağım.Zincirleri bir noktada kırmak lazım tabii.Hayatın kısa olduğuna inanırım.O yüzden beğendiğin şeyi alacaksın,alacaksın ki yetmiş yaşına gelip de otuz sene önce alamadığın elbise içini kemirmeye devam etmesin.Benden şimdilik bu kadar,herkese bol kıyafetli rüyalar.