15 Mayıs 2012 Salı

Kendinden kaçmak

Bazen evde oturuyorum ve canım okula,dışarı hatta alışverişe bile gitmek istemiyor.O anlarda kendime yeşil çay yapıp,dergı okuyup eğlenmeye çalışıyorum.Çoğunlukla kendimi kayıp hissediyorum sanki şu küçük evde kalıp dinlenirsem beni yutacak ve bir daha asla kırıp zincirimi dışarı çıkamayacağım.Uyumaya çalışıyorum olmuyor çünkü ertesi gün yapmak zorunda olduklarım,arkadaşlarımın şu an yaptıkları veya yapabileceğim onca şey arasından uykuyu seçmiş olmam beni derinden rahatsız ediyor sanırım.Ne yapsam memnun olmuyorum cumartesi günleri bile dışarı çıktığımda of keşke evde kalıp yapmam gerekenleri bitirseydim diyorum ama bütün cumartesi evde kalırsam da iki gün boş zamanın var onu da mal gibi evde geçiriyorsun diye kendime kzııyorum.Yani anlayacağınız ben hiç mutlu olamıyorum.Ne yapsam yanlış ne yapsam eksik geliyor işte bu yüzden ben de hiçbir şey yapmıyor bol raporla,beni azıcık olsa zorlayacak ama sonucunun iyi olacağını  bildiğim şeylerden bile kaçıyorum.Ben buyum.Ben tembelim ben hep mutsuzum,değiştirebilene aşk olsun diyor hepinize bu iğrenç havalarda yaşama azmi yolluyorum gerçi size benimkinden yollarsam iki gram olan yaşama isteğimi de kaybetmiş olurum ama amaan kime ne sonuçta benim hayatım değil mi?

Bir de derginin birinde okuduğum zen anı diye bir olay vardı insan tam olarak zen anını ne ileriyi ne geriyi düşünerek bulabilirmiş.Ancak o anı yaşayarak ve kıymetini bilerek gelirmiş bu zen anı.Yani yarın amınıza koyucak bir sınav olsa dahi oh be sıcacık yatakta uyuyorum diye pollyannacılık oynamanız gerek mutluluk için alın şimdi deneyin kolaysa.

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Sorun futbol değil ki bebeklerim

Süper lig biterken herkesin aklında hala derbi hala maçlar.Şahsen en azından ben öyleyim.Fanatik fenerli olarak öncelikle Saraçoğlu'nda yapılanların büyük haksızlık olduğunu,o sıktıkları lanet biber gazından bebeklerin bile bayıldığını bu yüzden de yapanları da yaptıranlarınları da kınadığımı belirtmek istiyorum.Adam çıkmış hala olaylı maç olacağı belli çocugunu niye getiriyorsun diyor bu yetkiliye ufff snne be slk.s.s şeklinde atarlanmaktan başka bir şey gelmiyor elimden çünkü görüldüğü üzere bu herif de en azından benim kadar rahatsız.Ben şu ana kadar anladığınız kadarıyla kadınım.Modadan anlarım,alışverişe,kuaföre gitmeye bayılırım.Yavru köpekleri mıncırır onlarla bebek gibi konuşurum ben tam bir kadınım yani.Ben kadınım belki ama bu ülkenin yarısından çoğu örümcek beyinli  neden bak sor bir neden çünkü hala 17. yüzyılda sanıyorlar kendilerini.Erkekler güçlü kadınlardan korkuyor, sanıyorlar ki onların anladıkları şeyi bizler de anlıyorsak bitmişler,dünyanın sonu gelmiş.Ne alakası var?Ben ve bir kız arkadaşım daha bugün Galatasaraylı çocuklarla konuşurken feneri daha fazla kötülemelerine dayanamadık ve gayet sakince "sanki yendiniz he berabere kaldık abi" şeklinde özellikle bana göre yumuşak bir ifade kullandık.Arkasından başladı hakaretler yok siz çok biliyorsunuz aferin sanki kızlar bu işin ustası bravo bütün oyuncuları biliyorsunuz.Orda bende koptu kayış sıçtım sıvadım gayet de memnunum.O an sinirime hakim olabilen bir insan olsam 4 takımın oyuncularını da sayardım da nerde ben de o güç.Bu sadece başkalarını aşağılamak değil arkadaşlar.Bu herkesin önünde kadınlara yapılan düpedüz bir saldırıdır.Siz kaçıncı yüzyılda yaşadığınızı sanıyorsunuz daha doğrusu siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz?Siklemeyeceksin böyle tipleri ama mümkün mü arkadaş,mümkün mü böyle bir eziliş altında kalmak,mümkün mü sorarım size bize bu büyük şehirde böyle bir baskı varsa Anadolu'daki Ayşe,Fatma'nın zavallı hallerini düşünmemek?Sorarım size bu konu aslında futbolla mı alakalı yoksa çok daha derin ve hassas bir konunun yani baskının üstü kapalı versiyonu mu?Peki,buna ne kadar dayanabiliriz?Bütün bayan okuyucularıma hiç yılmayın,erkek dediğin de insanın öküzleşmiş versiyonu sonuçta mesajı altında ithaf edilmiştir...


FENERBAHÇEM SEN ÇOK YAŞA CANIM FEDA OLSUN SANA-nah alın götünüze sokun allahın piç galatasaraylıları

Yalnızız hep de öyle olacağız

Yalnızız dostlarım.Hep yalnızdık hep yalnız kalacağız.Etrafımızda gezinen arkadaşlarımız olacak,arkadaş sandıklarımız olacak daha doğrusu.Ailemiz bir gün var ertesi gün yok olacak ve biz hep yalnız olacağız.Sevgili desen ondan kolayı yok başka birini bulduğu anda gidecek.Kendinizi benim şu anki yerimde yapayalnız,dımdızlak kalmış bulacaksınız.Kimsenizin olmadığı anlatmak istediğiniz bir şeyi tamamiyle,hiç yargılanmadan anlatabileceğiniz kimsenin olmadığını anlayınca küseceksiniz hayata.Hayat hep tekdüze olacak,mutsuzluk sizi bahar günündeki sersemleten yağmur gibi takip edecek.En beklemediğiniz anda sizi yakalayacak,ilk başta etkisi az gibi olsa da derinden sarsacak.Karamsarım,umutsuzum belki ama bilirim ki yalnızlık iyi şeydir.Yalnızlık çoğu zaman tek şansımızsa neden bunu kabullenmeyelim ki?Neden kendimizi uğraştıralım mükemmel eş,arkadaş arayışında?Yaşamamızın ne anlamı var eğer yalnız olamayacaksak?İşte böyle dostlarım yalnız doğduk,yaşadık ve muhtemelen yalnız öleceğiz.Şimdi hepimiz yüzümüze mutluluk maskelerimizi takacağız ve hayat devam edecek.Kimse anlamasa bile bu hayat hep böyle sürecek.Zor iş

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Dior'lu felsefe

Evet arkadaşlar yeni Dior çantama her bakışımda bir kez daha aşık oluyorum.Şu siyah,klasik modellerden.Almadan önce çekindiğiniz ama bir kere alınca da hayatınızın en büyük başarısı olarak düşündüğünüz şeylerden biri benim için bu.İnsanlar anlamıyor dostlarım,bir çantaya bu kadar değer vermemi anlamıyorlar.Ben de onları anlamıyorum açıkçası millet.Bu kadar sade ve ölgün yaşamalarını anlamıyorum.Bir insanın her gün işe gitmesini ama kendini ödüllendirmemesini,ot gibi yaşamasını sadece yaşamak ve nefes almak için yaşamasını anlamıyorum.Ben onların yüzüne vuruyor muyum peki bunu bebeklerim?Hayır ben asla öyle bir şey yapmam çünkü insanları yargılamaya inanmam.Birini gay diye birini rengi siyah diye birini herhangi bir şeye sevgisi büyük diye yargılarsan geriye kim kalır ki?Ot gibi yaşayanlar kalır işte.Sonra böyle otlar bizi yargılayadursun bebzlerim biz mutlu mesut yaşarız çünkü onlar da bilirler ki bizi yargılamalarının tek nedeni,kıskançlıklarıdır.İşte bu yüzden alay edildiğinizde gülmeyi bileceksiniz o anda ne kadar incinerseniz incinin gülün,gülün ki anlasınlar gülün ki bilsinler özendikleri hayatı sizi üzerek elde edemeyecekler.Gülün ki mutlu olun kuşuslarım.Dior'dan felsefeye hadi neyse kendinize iyi bakın

2 Mayıs 2012 Çarşamba

İlişkiler mi pek anlamam da ben

Neden bu kadar karmaşığız?Yani neden oyun oynanmak zorunda bütün ilişkilerde?Şimdi ben sokağa çıksam kime sorsam desem ki amca,teyze sen flörtleşirken falan ne ediyidin?Valla hepsi yaptıkları oyunlardan falan bahseder benden söylemesi.Yok biri der o bana mektup atıyordu ben almamış gibi yapıyordum,ben onun evine gidiyordum ama önünden geçiyordum ki onunla ilgilenmediğimi sansın.Ah bizi bu teyzeler,amcalar batırdı dostlarım çünkü onları da kendi teyze,amcaları batırdı.Bu böyle kısır dögü olarak ilerliyor.Ama çok saçma yani çocuktan mesaj geliyor çok istekli görünmemek için 10 dakika sonra açıyorum he aferin bana aferin büyük alkış çünkü çocuk dakika sayıyor.Yemin ediyorum ilişkiler konusunda benden kötüsü yok.Bana çocuk bacağın çok inceymiş der ben ney taytım mı çok ince diye kıvırır,iltifatı görmezden gelirim öyle salağım.Siz yapmamaya çalışın arkadaşlar gidin diyin sevdiğiniz kıza,çocuğa bak .... ben senden hoşlanıyorum gel çıkak eğlenek.Eğer önceden reddedilirseniz saplantı olmaz hiç olmazsa,başkasına rahat geçiş yaparsınız.Ama yoğ öyle olmuyor illa oyunlar,gergin anlar mal mal beklemeler falan.Sanırım birçok ilişkinin temelini bunlar oluşturuyor.Şimdi e haklılar yani ne diyim onlara da şimdi direk niyetini belli etmek de garip oluyor tabii.Çocuğun biri gelse sana benimle yatar mısın diye prüss yok devenin bale pabucu git ben senin bildiğin kızlardan değilim .s .s triplerine girilir.Erkek olmak da zor he istedikleri belli de çaktırmadan aşk ayağına almaya çalışmak da koyuyordur bir süre sonra insana.Ben de böyle daldan dala(bbg evindeki kaynana vardı bir tane) daldan dala sıçrıyorum ama siz olayı anlamışınızdır bebişlerim.Oyunsuz ilişkiler,kucak dolusu sevgiler hepünüze

Yaşamla ölüm arasında

Bugün günlerden 2 Mayıs 2012.Çoğumuz için inanılmaz sıradan hatta sıkıcı bir gündü mutlak.1 Mayıs tatilinden sonra haftaya tekrar başladığımız için hepimizin üzerinde o pazartesi/çarşamba sendromundan vardı belki de.Belki de kimimiz o kadar sıkıldık ki ayh şu an ölsem daha iyi diye geçirdik içlerimizden.Ama biri vardı ki onun başına gerçekten geldi bu.Ne ad verebilirim ne de okul ama bugün çok genç,akıllı,enerjik ve komik bir arkadaşımızı kaybettik.Ben onu tanımazdım,tenefüs aralarında gördüğüm bulanık bir surattan başka bir şey değildi benim için.Ta ki bugün,son nefesini verdiğini öğreninceye kadar.Ona ne olduğunu hala bilmiyoruz,belki kazaydı belki intihar belki de içkiyi fazla kaçırmış ve o küçük yüreciği buna daha fazla dayanamamıştı.İşte orda sonlandı onun hayatı.Artık ne arkadaşları ne ailesi ne yapması gereken ödevler ne onu herkesin önünde rezil edercesine bağıran öğretmenler ne de alabileceği son,rahat bir nefes vardı onun için.Onun hayatı sonlanmıştı,bu bu kadardı.İlerisi yoktu kimse gerisine bakmayacaktı ki zaten.İşte o an düşünmeye başladım.Bir insan gerçekten bu kadardan mı ibaretti?Hayat dediğimiz ve hepimizin boğustuğu bu olgu aslında gerçekten bir kelebek kanadı kadar narin ve bir o kadar da ölümlü müydü?Nedendir ki insan hep başkalarının ölümünü duyar ama kendisinin de bir gün ölüp gideceğini düşünmez?Yoksa,Tanrı hepimizin bu oyunu adil oynaması için bize böyle bir bilinç vermemiş midir?Peki,asıl soru Tanrı gerçekten var mıdır?Ben bu sorularla boğuşup durayım siz siz olun hayatınızı istediğiniz gibi yaşayın,ne de olsa gerçekten bir kere yaşıyor insan