2 Mayıs 2012 Çarşamba

Yaşamla ölüm arasında

Bugün günlerden 2 Mayıs 2012.Çoğumuz için inanılmaz sıradan hatta sıkıcı bir gündü mutlak.1 Mayıs tatilinden sonra haftaya tekrar başladığımız için hepimizin üzerinde o pazartesi/çarşamba sendromundan vardı belki de.Belki de kimimiz o kadar sıkıldık ki ayh şu an ölsem daha iyi diye geçirdik içlerimizden.Ama biri vardı ki onun başına gerçekten geldi bu.Ne ad verebilirim ne de okul ama bugün çok genç,akıllı,enerjik ve komik bir arkadaşımızı kaybettik.Ben onu tanımazdım,tenefüs aralarında gördüğüm bulanık bir surattan başka bir şey değildi benim için.Ta ki bugün,son nefesini verdiğini öğreninceye kadar.Ona ne olduğunu hala bilmiyoruz,belki kazaydı belki intihar belki de içkiyi fazla kaçırmış ve o küçük yüreciği buna daha fazla dayanamamıştı.İşte orda sonlandı onun hayatı.Artık ne arkadaşları ne ailesi ne yapması gereken ödevler ne onu herkesin önünde rezil edercesine bağıran öğretmenler ne de alabileceği son,rahat bir nefes vardı onun için.Onun hayatı sonlanmıştı,bu bu kadardı.İlerisi yoktu kimse gerisine bakmayacaktı ki zaten.İşte o an düşünmeye başladım.Bir insan gerçekten bu kadardan mı ibaretti?Hayat dediğimiz ve hepimizin boğustuğu bu olgu aslında gerçekten bir kelebek kanadı kadar narin ve bir o kadar da ölümlü müydü?Nedendir ki insan hep başkalarının ölümünü duyar ama kendisinin de bir gün ölüp gideceğini düşünmez?Yoksa,Tanrı hepimizin bu oyunu adil oynaması için bize böyle bir bilinç vermemiş midir?Peki,asıl soru Tanrı gerçekten var mıdır?Ben bu sorularla boğuşup durayım siz siz olun hayatınızı istediğiniz gibi yaşayın,ne de olsa gerçekten bir kere yaşıyor insan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder